22 Mayıs 2018 Salı



Çok uzun zaman oldu yazmayalı, araya aylar girdi, biz ayrıldık Aslı, Esra ve ben. İş yerlerimiz ayrıldı yaşadığımız şehirler ayrıldı... Kötü şeylerden ziyade iyi şeyler de oldu aslında. Esra artık bir anne örneğin. Çok güzel bir kız annesi oldu. Ben artık bankada çalışmıyorum mesela. Aslı... Aslı ile bir yıldır hiç konuşmadık. İnsan sevdiklerini bazen şartları gereği ne kadar kolay kaybedebiliyor. Ne kadar kolay mesafelerin insanları uzaklaştırması aslında. Aylar sonra yeniden depreşti bir şeyler yazma içgüdüsü yeniden nüksetti. Ama bu sefer okuduğum güzel bir şiiri buraya not etmek istedim. Kim bilir belki tekrar bir araya getirir bizi zaman...

"Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi,
ne kapanan kapılar,
ne yıldız kayması gecede,
ne ceplerde tren tarifesi,
ne de turna katarı gökte.
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,
birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine.
Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken,
duvarlara dalıp dalıp gitmesi.
Türküsünü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık.
Saçına rüzgar, sesine ışık düşürememek kimsenin.
Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun.
Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya.
İki adımdan biri insanın, sevincin kundakçısı,
hüznün arması ayrılık.
O küçük ölüm!
Usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan."
..................................Şükrü Erbaş