16 Mart 2017 Perşembe

Herodotos - TARİH




‘’ Demek, ilk savaşta Tegealılar karşısında geri basmışlardı; ama Kroisos zamanında ve Lakedaimon’da Anaxandridas’ın ve Aristo’nun hüküm sürdükleri sıralarda, Spartalılar askerlikten yana üste çıktılar; bakınız bu nasıl oldu: Tegealılar karşısında sürekli başarısızlıkları sonunda, Delphoi’ye adamlar gönderdiler,’’ Düşmanı yenmek için hangi tanrıların gönlünü etmeliyiz?’’ diye sordular. Pythia onlara Agememnon oğlu Orestes’in kemiklerini Sparta’ya getirmelerini buyurdu. Ama onlar mezarı bulamadılar ve tanrıçaya yeniden adam gönderip, nerede yattığını sordular. Pythia bu soruya şu cevabı verdi:
Arkadia’da Tegea. Bir ova. İki rüzgâr eser orada:
Uğursuz ve değişmez bir yasadır bu.
Yumruğa karşı yumruk; eziyet üstüne eziyet.
Orestes oradadır, canlı tohumlarla dolu toprak
Örtüyor onu. Al onu, kent senin olacaktır. ‘’

 Her insanın, her toplumun bir hikâyesi vardır. Yaşamın olağan akışı içinde kaybolabilir bu hikâyeler ya da olağanüstü olayların heyecanı içinde eriyip gidebilir. Burada sahneye hikâye anlatıcılar ve kaydediciler(vakanüvisler) çıkıyor. Herodotos ise bu vakanüvislerin ilklerinden ve en önemlilerinden biri. Lise tarih ders kitaplarının o kupkuru, sıkıcı anlatımını hatırlıyorum da. Yazarlar tarih öğretmeni ama ya Herodotos tarihini okumadılar- ki bu tuhaf olur- ya da tarih yazımı nasıl olur diye hiç örnek almadılar Herodotos’tan. Onun canlı, akıcı, yer yer naif anlatımı sayesinde bu çok hacimli kitabı sıkılmadan, kolayca okumak mümkün. Sadece bir tarih kitabı olmakla kalmıyor, bu kıvrak üslup sayesinde nitelikli edebi bir esere de dönüşüyor.
Tarih yazımının babası Herodotos, yazdığı Tarihi dokuz kitapta toplamış. Her bir bölüm bir Musa’nın adını taşıyor.-Musalar, Yunan mitolojisinde ilham perileri- Kitapların adları şöyle: Klio, Euterpe, Thalia, Melpomene, Terpsikhore, Erato, Polymnia, Urania, Kalliope. Onun bu yazma tutkusunu ateşleyense- bu tabii ki benim yorumum- başka toplumlara, başka coğrafyalara duyduğu sınırsız merak. Hepimizin çocukken sahip olduğu ama sonra çoğumuzun yitirdiği o saf merak duygusu.  Anlattığı toplumların kültürünü, geleneklerini, ülkelerin coğrafyasını, hanedanların tarihini titizlikle araştırıp kaleme almış Herodotos. Özellikle İlkçağ Mısır Tarihi ve Pers Tarihi hakkında pek çok ilgi çekici ayrıntıya ulaşmak mümkün.

Efsanelerden, mitolojilerden beslenen bölümler de var içerisinde ama kitabı yazıldığı zamanın ruhuna göre değerlendirmek gerekiyor. Belki de tam da bu sebeple yüzyıllardır ilgiyle okunuyor.   

Günümüzde her şeyin bir reklama, pazarlamaya dönüştüğü bir gerçek. Çağımızın sloganı: Satın al, harca, tüket! Entelektüel üretim de bundan nasibini alıyor ve pek çok yazar, sanatçı şaşalı tanıtım kampanyalarıyla kamuoyunun karşısına çıkıyor. Burada kitabın çevirmeni Müntekim Ökmen’in önsözde yazdığı bir bilgiyi paylaşmak istedim. Yüzlerce yıl önce İlk Çağda Herodotos Tarihini yazdığında herhalde ne kadar önemli bir eser ortaya koyduğunun farkındaydı. Ama yaptığı tek şey’’  Halikarnassos’lu Herodotos araştırmasını kamuya sunar’’ diye kitabını imzalamak ve daha sonra kenara çekilerek okuru ile kitabı baş başa bırakmak olmuş. 

A. KOŞBAY

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder