19 Mayıs 2017 Cuma

Marcel Proust - KAYIP ZAMANIN İZİNDE




‘’ İşte bu şekilde kim bilir kaç kere Combray günlerini düşünerek sabahladım; o uykusuz hüzünlü gecelerimi, hatırası daha yakın bir tarihte, bir fincan çayın tadıyla-Combray deyişiyle’’ rayiha’’sıyla- canlanmış olan gündüzleri ve bir de, hatıraların birbirini çağrıştırmasıyla Swann’ın ben doğmadan yaşamış olduğu bir aşka ilişkin, küçük kasabamızdan ayrıldıktan yıllar sonra öğrendiklerimi düşündüm.’’

Edebiyatın seyrini değiştiren, edebiyata yeni ufuklar açan kitaplar vardır. Kendinden önce gelen dev eserlere selam duran, o dev eserlerden ilham alan ama içerdiği yeniliklerle de kendisi de devleşen kitaplar. Kayıp Zamanın İzinde de bu kitaplardan.
Edebiyatta zaman kavramı, Marcel Proust ’tan önce daha sade bir biçimde ele alınıyordu. Dakikalar, saatler, günler, aylar, yıllar baş döndürücü bir hızla birbirini kovalıyordu. Zaman kaybolup gidiyordu. Elimizden kayıp giden, yakalayamadığımız bir kum tanesi gibi. Anlık duygular, ani duygu değişimleri pek önemsenmiyordu. Her şey geniş bir zaman dilimi içinde olup bitiyordu. Marcel Proust bunu değiştirdi. Her bir duyguyu tek tek işledi bir dantela gibi. Acelesi yoktu. Ardı ardına akışı durdurulamayacak bir ırmak gibi akıyordu romanlar Kayıp Zamanın İzinde üst başlığıyla. Yedi kitap peş peşe dizildi. Kayıp Zamanın izini sürdü Marcel Proust; Swann’ların Tarafı, Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde, Guermantes Tarafı, Sodom ve Gomorra, Mahpus, Albertine Kayıp ve Yakalanan Zaman’da. Kendi hayatından büyük ölçüde kesitler taşıyan bu roman dizisinde, narin, hastalıklı ve oldukça duyarlı bir çocuğun ilmek ilmek işlenen büyüme sürecine tanıklık ediyoruz. Kahramanın-aslında Marcel Proust ’un ta kendisi- ailesiyle ilişkileri, ilk aşkı, sosyeteye girişi, ruhunun ve zihninin geçirdiği değişim ve dönüşümler, farklı eğilimleri nedeniyle zihnini altüst eden sevgilisi Albertine ile olan fırtınalı ilişkisi ve soylu sınıf ile burjuva sınıfına dair keskin gözlemler. Yedi kitap boyunca bir yavaşlayan bir hızlanan zaman, kahramana bazen çok güçlü duygularla dolu olduğu bir türlü geçmek bilmediği anlarda şiddetli azaplar verirken bazen de hiç akıp gitmemesini istediği anlarda hızla geçiyor, anıların solgun ritminde kaybolup gidiyordu. Bir çocuğun yetişkin bir adama dönüşünü izlediğimiz yedi kitap boyunca hayatın ilk on beş yirmi yılına ne kadar çok şey-acılar, sevinçler, kırılan gururlar, hayal kırıklıkları- sığabildiğini biraz da hayretle fark ediyoruz. Kendi hayatlarımızı bu kadar derin göremediğimiz, ıskaladığımız için şaşıyoruz bunca yoğun duyguya bize hiç yabancı olmasalar da. Son kitap olan Yakalanan Zamanın son birkaç sayfasında ise Marcel Proust büyük bir zaman sıçraması yaparak büyük bir sevgiyle anlattığı o narin çocuğu, duygulu yeni yetmeyi orta yaşlı yorgun bir adama dönüştürüyor.

Kitap bittiğinde sanki nokta konmamış, daha anlatılacak, bir yedi kitap daha sürecek hissine kapıldım. YKY den çıkan bu bütün yedi kitaplık dizinin kitaplarının birleştirildiği iki ciltlik toplu basımla bir ayda üç bin küsur sayfayı okumak da pek yeterli gelmemişti bana. Devamı olsa da okusam diyordum. Bu hissim epey bir süre devam etti. Bu yedi kitabı uzun süre ara vermeden peş peşe okuyabilirsiniz ya da ara verip farklı okumalardan sonra tekrar dönebilirsiniz. Tercih sizin. Arka arkaya kesintisiz de okusanız, bir rehber gibi belirli zamanlarda parça parça da okusanız kayıp giden zamanın peşindeki bitip tükenmeyen yolculuktan vazgeçemeyeceksiniz.

A. KOŞBAY

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder