’
Benim gözümde biyosfer, şu elimde tuttuğum taşı oluşturan özel atom dizilişi
her ne kadar öngörülemez ise, ne daha az ne daha çok öngörülebilir değildir.’’
‘’Teoriye
göre, bu nesnenin var olma gibi bir ödevi yoktur; ama buna hakkı vardır.’’
‘’
Taş söz konusu olunca bu bizim için yeterli oluyor; ama kendimize sıra gelince,
yeterli gelmiyor. Kendimize gelince, zorunlu, kaçınılmaz ve tüm zamanlar
boyunca beklenmiş olmak istiyoruz. Tüm dinler, nerdeyse tüm felsefeler, hatta
bilimin bir kısmı, insanlığın, kendi var olmasının zorunlu olmaması durumunun
yarattığı çaresizliğe karşı gösterdiği bitmek bilmeyen üstün çabasının
tanıklarıdır.’’
Varlığımızın doğadaki rastlantıların bir toplamı olduğu
gerçeği bizi rahatsız edebilir. Bunu bilmek hayatta bir amacımızın olmasına,
ideallere sahip olmamıza engel değil.
Bütün canlı yaşam nesilden nesile aktarılan yararlı
mutasyonların ve genetik transferlerin ürünüdür. Bizi genetik olarak diğer
canlılardan ayıran fark çok az. Bu çok küçük fark bile kültürel bir
(d)evrime sebep oluyor.
Proteinlerin yapısından, nükleik asitlere canlıların
yapıtaşlarını Jacques Monod’un kaleminden okumaktan keyif aldığımı
belirtmeliyim.1970 yılında ilk basımı yapılan kitap moleküler biyolojinin ve
biyoloji felsefesinin de temel eserlerinden. Moleküler biyolojinin
gözünden insana bakmak için Rastlantı ve Zorunluluk
iyi bir başlangıç…
A. Koşbay
A. Koşbay
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder