“Kolları
Bağlı Doğan’da yer alan öykülerde, 650.000’den fazla insanın sorgulandığı,
gözaltı sürelerinin 3 aya çıkarıldığı, 30.000’den fazla insanın, Şeyh
Bedrettin’in, “Zulüm olan yerden göçülür,” sözünü anımsatırcasına yurtdışına
kaçtığı, ailelerin parçalandığı, 48 kişinin idam edildiği, insanlık onurunun
ayaklar altına alındığı, ağır suçların işlendiği 12 Eylül döneminin zulüm ve
işkenceleri anlatılıyor. 12 Eylül faşizminin sınıfsal niteliğine de bir
eleştiri getiren bu öyküler, yalnızca ülkemizin değil, dünya hapishane
yazınının da en canlı, en seçkin örnekleri arasında yer alıyor. Bir
eleştiri yazısı yüzünden İstanbul 3 Numaralı Askeri Sıkıyönetim Mahkemesi’nde
yargılanarak 18 aya mahkum edilen Osman Şahin’in hapisteyken gördükleri,
yaşadıkları, duydukları… İnsanın özüne yönelik, ağır, sarsıcı öyküler.
Unutamayacaksınız.”
Kitap,
Osman Şahin’in “Bütün Öyküler” serisinin 4.ve son, benimse okuduğum ilk kitabı.
Kitapta –yaşanmış- 11 öykü yer alıyor;
§ Kolları Bağlı
Doğan,
§ Güneşi Kazanmak,
§ Muvakkat Koğuşu,
§ Sevk,
§ Şifreli Öter
Keklikler,
§ Voltalar,
§ Karadenizli Albay,
§ Parçala Niyazi,
§ Memedi Lezgo,
§ Ölüm Çiçeği Eno,
§ Cezaevi Üstünde
Gökyüzü
Hikayelerin
her biri ayrı ayrı iç parçalayıcı; okurken her yerinize iğne, hatta bıçak
sokuyorlar gibi… Çünkü bir yazarın hayal dünyasını
değil, hayatın ta içinden yakın tarihimizden gerçek, yaşam öyküleri
okuduklarınız…… “İnsan bunca acıya
karşı nasıl direnebiliyor?” diyorsunuz, daha önemlisi “insan, insana (devlet,
vatandaşına) tüm bunları nasıl yapabilir?” okurken en çok sorduğunuz soru
olacak... En çok etkilendiğim öykü kitabın da adını oluşturan Kolları Bağlı
Doğan ve devamında Güneşi Kazanmak, Şifreli Öter Keklikler, Memedi Lezgo, Ölüm
Çiçeği Eno oldu.
Cevabını
kimsenin net bir şekilde veremediği “çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?” diye
bir soru vardır ya; bu kitapla birlikte çok ilginç bir olayı da öğrenmiş oldum.
Bunun üzerine bir kez daha gezip görmek öğrenmenin temelini oluşturmuyormuş
demek ki yönünde oldu kanaatim.
Kent
yaşamına ne kadar aşinaysam, kırsal (köy, kasaba) yaşama da bir o kadar
aşinayımdır; küçükken köyde ısrarla kime sorduysam alamadığım cevabı bu kitapla
ancak bu yaşımda öğrendim. (Cevabını alamayınca sormaktan vazgeçmiş, hatta bır
daha da üzerinde düşünmemiş olduğumu fark ettim. Kabul her şeyi didik didik
didikleyen bazen itici bir çocuktum, o yüzden sorularım hep cevapsız kalırdı,
cevap veremezler ya da cevaplanması güç şeyler sorardım; bunu sorularıma “sus
bakiiimm, ayıp!” diye aldığım yanıtlardan anlardım. Böyle böyle soru sormayı
unuttum. Hayatımıza internet girince de aklıma takılan bir şey olduğunda ilk
kapısını çaldığım Google Amca oldu, sağolsun, bana her şeyi bir bir anlatır. ) Öğrendiğim şey
karşısında kalakaldım, yok canım herhalde yanlış anlamış olmalıyım deyıp tekrar
okudum ama aynı anlama ulaştım. Bunun üzerine netten doğru mu diye araştırdım,
doğru olduğunu gördüm ve inanılmaz şaşırdım. Bu yaşıma kadar bilmiyordum
açıkçası. Bazı bilgilere sahip olmak için yaşanmışlık, görmüşlük gerekir her
şey kitaplardan öğrenilemez derler ya; elbette bu da (gezmek&görmek)
gerekli ama bir şey hakkında görerek, bir yer hakkında gezerek bilgi sahibi
olamayız; bu hem maddi hem de zamansal bir imkana bağlı ama birçok şey hakkında
okuyarak bilgi sahibi olabiliriz, evet bunun için de zamana ihtiyacımız olduğu
doğru, “zaman yok” demeyin, facebookta fotoğraf bakacağınız zamanı e-kitap
okumayı, en azından internete her girdiğinizde BIRODAKITAP adlı bloğumuzu da
ziyaret etmeyi alışkanlık haline getirmenizi teklif ediyoru(z)m ama ısrar
etmiyoru(z)m.
Neyi
öğrendiğime gelirsek; öküz doğulmadığını, öküz olunduğunu! Bir boğanın nasıl
öküze dönüştürüldüğünü... İnsan ırkı bencil emelleri uğruna tarihinde kendi
(insanlık) sıfatlarını unutarak, şeytandan da öte iğrenç bir mahlukat yolunda
yol katetmiş ve ne yazık ki hala da etmekte… Dünya yaratıldığından bu yana
insanlığın en büyük sorunu insan olamaması olsa gerek! Boğanın öküze
dönüştürülerek çift sürme işlerinde kullanılması için cinsel organı
kesilmekteymiş, bu esnada hayvancagız o kadar büyük bir acı çekermiş ki; inleyişinden
dağlar yankılanır, gözlerinden yaşlar oluk oluk akarmış ve akabınde hayvanı
yıne ınlete ınlete dıkerlermiş, sonra bazı insanlar bu kestikleri parçayı
pişirip bir güzel afıyetle yerlermiş. Buna çok benzer olayı da 80 darbesı
zamanında insanlar (polis, jandarma, gardiyan kısaca devlet), ınsanlara
(mahkumlara) yapmışlar ve daha nice nicelerini… Yıllar evvel A’dan Z’ye Seri
Katıller dıye bir kitap okumuştum, G harfine kadar okumayı sürdürebilmiş,
sonrasında devam edememiştim; midem, psikolojım, herseyden önce insanlığım
kaldıramamıştı. Hatta bu yüzden bır sure kıtaplardan uzak kalmış, insanlara da
tiksintiyle bakmıştım... Kolları Bağlı Doğan’da benzer hisleri uyandırmakta;
psikolojiyi yerle bir ediyor ve okurken çok acı çektiriyor! Bu nedenle okumanız
konusunda ısrar edemeyeceğim, fakat yakın tarihimizde yaşananları
anlayabilmenin yollarından biri de bu kitabı okumakla mümkün.
Okumak
Harıka Bir Eylemdir!
Esra
K.K.