"Zaman tasarruf edeyim derken aslında başka şeylerden tasarruf ettiğinin kimse farkında değildi. Yaşamlarının gittikçe daha zavallı, daha tekdüze ve daha soğuk geçtiğini kavramak istemiyorlardı. Bu gerçeği sadece çocuklar, taa yüreklerinde hissettiler. Çünkü artık kimsenin onlara ayıracak zamanı yoktu. Zaman yaşamın kendisiydi. Ve yaşamın yeri yürekti.
İnsanlar zamandan tasarruf ettikçe, zaman azalıyordu."
Bu kadar teknolojik alet elimizin altında değilken eskiden ne yapıyorduk? Herşeyin hızlı olmadığı bir arkadaşımızdan haber almak için günlerce yazışarak beklediğimiz günlerde mesela... Biz arkadaşımızın hasta olduğu haberini aldığımızda o çoktan iyileşmiş oluyordu. Ya da sevgililer buluşmak için "saat 2'de" diyordu örneğin eğer bir aksilik olmuş ve gelinmemişse bir süre beklenip gidiliyordu. tabi hesap sorma kısmı artık karşınızdaki kişinin başına bir şey gelip gelmemesine bağlıydı. Dünyanın öbür ucundaki kişiyi görüntülü olarak arayabiliyoruz. Söylemek istediklerimizi aktarmak birkaç saniye sürüyor. Bir bilgiye ulaşmak ise anında. Ama zaman yetmiyor... Değil mi? Zaman hiçbirimize yetmiyor. Çünkü zamanımızın yetmemesi için kendimizi hedeflerle kısıtlıyoruz. Bize hedefler veriyorlar. 24 saatlik zaman dilimi biz çocukken upuzun gelirken şimdi verilen ödevlere karşı yarışıyoruz. Bazen o kadar çok işimiz oluyor ki bir gün keşke 30-35 saat olsa diyoruz. Zamana yayılan işleri küçülttük kısalttık ama bu bizi daha mı mutlu yaptı.? Kendimize daha çok mu zaman ayırmaya başladık? İnsan zamanı kısalttıkça aslında zamanın yetmediğini daha iyi anlıyor. Ne garip bir paradoks değil mi?
Momo bilinmeyen bir ülkede bilinmeyen bir zamanda bize zaman hakkında boyundan büyük tavsiyeler veriyor. Zamanımızı çalanlardan zamanı geri almaya çalışarak büyük insanlara bir ders veriyor. Çocuklar için yazılan fakat büyüklere iğneleyici gelen birçok söylemi ile aslında kitap tamamen yetişkinlerin okuması gereken bir kitap. Özellikle de çocuk yetiştirecek olan anne/baba adaylarının. Bu zamana kadar nasıl denk gelmemiş ve okumamışım diye hayıflandığım, Küçük Kara Balık'tan sonra sevdiğim ikinci çocuk kitabı olarak yerini aldı Momo. Kitabı ne yazık ki (evet ne ne yazık ki diyorum :( çünkü e kitapları hiç sevemedim) elektronik kitap olarak telefonumda okudum. Çünkü takıntım gereği eğer bir kitabı çok beğendiysem fiziki olarak da elimde olmasını istiyorum ancak bir kitabı okuduktan sonra almak da bir o kadar mantıksız geliyor. Siz kitabı mutlaka fiziki basım olarak okuyun. :)
K.ÖZCAN
Bu kadar teknolojik alet elimizin altında değilken eskiden ne yapıyorduk? Herşeyin hızlı olmadığı bir arkadaşımızdan haber almak için günlerce yazışarak beklediğimiz günlerde mesela... Biz arkadaşımızın hasta olduğu haberini aldığımızda o çoktan iyileşmiş oluyordu. Ya da sevgililer buluşmak için "saat 2'de" diyordu örneğin eğer bir aksilik olmuş ve gelinmemişse bir süre beklenip gidiliyordu. tabi hesap sorma kısmı artık karşınızdaki kişinin başına bir şey gelip gelmemesine bağlıydı. Dünyanın öbür ucundaki kişiyi görüntülü olarak arayabiliyoruz. Söylemek istediklerimizi aktarmak birkaç saniye sürüyor. Bir bilgiye ulaşmak ise anında. Ama zaman yetmiyor... Değil mi? Zaman hiçbirimize yetmiyor. Çünkü zamanımızın yetmemesi için kendimizi hedeflerle kısıtlıyoruz. Bize hedefler veriyorlar. 24 saatlik zaman dilimi biz çocukken upuzun gelirken şimdi verilen ödevlere karşı yarışıyoruz. Bazen o kadar çok işimiz oluyor ki bir gün keşke 30-35 saat olsa diyoruz. Zamana yayılan işleri küçülttük kısalttık ama bu bizi daha mı mutlu yaptı.? Kendimize daha çok mu zaman ayırmaya başladık? İnsan zamanı kısalttıkça aslında zamanın yetmediğini daha iyi anlıyor. Ne garip bir paradoks değil mi?
Momo bilinmeyen bir ülkede bilinmeyen bir zamanda bize zaman hakkında boyundan büyük tavsiyeler veriyor. Zamanımızı çalanlardan zamanı geri almaya çalışarak büyük insanlara bir ders veriyor. Çocuklar için yazılan fakat büyüklere iğneleyici gelen birçok söylemi ile aslında kitap tamamen yetişkinlerin okuması gereken bir kitap. Özellikle de çocuk yetiştirecek olan anne/baba adaylarının. Bu zamana kadar nasıl denk gelmemiş ve okumamışım diye hayıflandığım, Küçük Kara Balık'tan sonra sevdiğim ikinci çocuk kitabı olarak yerini aldı Momo. Kitabı ne yazık ki (evet ne ne yazık ki diyorum :( çünkü e kitapları hiç sevemedim) elektronik kitap olarak telefonumda okudum. Çünkü takıntım gereği eğer bir kitabı çok beğendiysem fiziki olarak da elimde olmasını istiyorum ancak bir kitabı okuduktan sonra almak da bir o kadar mantıksız geliyor. Siz kitabı mutlaka fiziki basım olarak okuyun. :)
K.ÖZCAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder