29 Ocak 2017 Pazar

Osman Şahin - KOLLARI BAĞLI DOĞAN



“Kolları Bağlı Doğan’da yer alan öykülerde, 650.000’den fazla insanın sorgulandığı, gözaltı sürelerinin 3 aya çıkarıldığı, 30.000’den fazla insanın, Şeyh Bedrettin’in, “Zulüm olan yerden göçülür,” sözünü anımsatırcasına yurtdışına kaçtığı, ailelerin parçalandığı, 48 kişinin idam edildiği, insanlık onurunun ayaklar altına alındığı, ağır suçların işlendiği 12 Eylül döneminin zulüm ve işkenceleri anlatılıyor. 12 Eylül faşizminin sınıfsal niteliğine de bir eleştiri getiren bu öyküler, yalnızca ülkemizin değil, dünya hapishane yazınının da en canlı, en seçkin  örnekleri arasında yer alıyor. Bir eleştiri yazısı yüzünden İstanbul 3 Numaralı Askeri Sıkıyönetim Mahkemesi’nde yargılanarak 18 aya mahkum edilen Osman Şahin’in hapisteyken gördükleri, yaşadıkları, duydukları… İnsanın özüne yönelik, ağır, sarsıcı öyküler. Unutamayacaksınız.”



Kitap, Osman Şahin’in “Bütün Öyküler” serisinin 4.ve son, benimse okuduğum ilk kitabı. Kitapta –yaşanmış- 11 öykü yer alıyor;

§  Kolları Bağlı Doğan,
§  Güneşi Kazanmak,
§  Muvakkat Koğuşu,
§  Sevk,
§  Şifreli Öter Keklikler,
§  Voltalar,
§  Karadenizli Albay,
§  Parçala Niyazi,
§  Memedi Lezgo,
§  Ölüm Çiçeği Eno,
§  Cezaevi Üstünde Gökyüzü


Hikayelerin her biri ayrı ayrı iç parçalayıcı; okurken her yerinize iğne, hatta bıçak sokuyorlar gibi… Çünkü bir yazarın hayal dünyasını değil, hayatın ta içinden yakın tarihimizden gerçek, yaşam öyküleri okuduklarınız…… “İnsan bunca acıya karşı nasıl direnebiliyor?” diyorsunuz, daha önemlisi “insan, insana (devlet, vatandaşına) tüm bunları nasıl yapabilir?” okurken en çok sorduğunuz soru olacak... En çok etkilendiğim öykü kitabın da adını oluşturan Kolları Bağlı Doğan ve devamında Güneşi Kazanmak, Şifreli Öter Keklikler, Memedi Lezgo, Ölüm Çiçeği Eno oldu.

Cevabını kimsenin net bir şekilde veremediği “çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?” diye bir soru vardır ya; bu kitapla birlikte çok ilginç bir olayı da öğrenmiş oldum. Bunun üzerine bir kez daha gezip görmek öğrenmenin temelini oluşturmuyormuş demek ki yönünde oldu kanaatim.

Kent yaşamına ne kadar aşinaysam, kırsal (köy, kasaba) yaşama da bir o kadar aşinayımdır; küçükken köyde ısrarla kime sorduysam alamadığım cevabı bu kitapla ancak bu yaşımda öğrendim. (Cevabını alamayınca sormaktan vazgeçmiş, hatta bır daha da üzerinde düşünmemiş olduğumu fark ettim. Kabul her şeyi didik didik didikleyen bazen itici bir çocuktum, o yüzden sorularım hep cevapsız kalırdı, cevap veremezler ya da cevaplanması güç şeyler sorardım; bunu sorularıma “sus bakiiimm, ayıp!” diye aldığım yanıtlardan anlardım. Böyle böyle soru sormayı unuttum. Hayatımıza internet girince de aklıma takılan bir şey olduğunda ilk kapısını çaldığım Google Amca oldu, sağolsun, bana her şeyi bir bir anlatır. ) Öğrendiğim şey karşısında kalakaldım, yok canım herhalde yanlış anlamış olmalıyım deyıp tekrar okudum ama aynı anlama ulaştım. Bunun üzerine netten doğru mu diye araştırdım, doğru olduğunu gördüm ve inanılmaz şaşırdım.  Bu yaşıma kadar bilmiyordum açıkçası. Bazı bilgilere sahip olmak için yaşanmışlık, görmüşlük gerekir her şey kitaplardan öğrenilemez derler ya; elbette bu da (gezmek&görmek) gerekli ama bir şey hakkında görerek, bir yer hakkında gezerek bilgi sahibi olamayız; bu hem maddi hem de zamansal bir imkana bağlı ama birçok şey hakkında okuyarak bilgi sahibi olabiliriz, evet bunun için de zamana ihtiyacımız olduğu doğru, “zaman yok” demeyin, facebookta fotoğraf bakacağınız zamanı e-kitap okumayı, en azından internete her girdiğinizde BIRODAKITAP adlı bloğumuzu da ziyaret etmeyi alışkanlık haline getirmenizi teklif ediyoru(z)m ama ısrar etmiyoru(z)m. 

Neyi öğrendiğime gelirsek; öküz doğulmadığını, öküz olunduğunu! Bir boğanın nasıl öküze dönüştürüldüğünü... İnsan ırkı bencil emelleri uğruna tarihinde kendi (insanlık) sıfatlarını unutarak, şeytandan da öte iğrenç bir mahlukat yolunda yol katetmiş ve ne yazık ki hala da etmekte… Dünya yaratıldığından bu yana insanlığın en büyük sorunu insan olamaması olsa gerek! Boğanın öküze dönüştürülerek çift sürme işlerinde kullanılması için cinsel organı kesilmekteymiş, bu esnada hayvancagız o kadar büyük bir acı çekermiş ki; inleyişinden dağlar yankılanır, gözlerinden yaşlar oluk oluk akarmış ve akabınde hayvanı yıne ınlete ınlete dıkerlermiş, sonra bazı insanlar bu kestikleri parçayı pişirip bir güzel afıyetle yerlermiş. Buna çok benzer olayı da 80 darbesı zamanında insanlar (polis, jandarma, gardiyan kısaca devlet), ınsanlara (mahkumlara) yapmışlar ve daha nice nicelerini… Yıllar evvel A’dan Z’ye Seri Katıller dıye bir kitap okumuştum, G harfine kadar okumayı sürdürebilmiş, sonrasında devam edememiştim; midem, psikolojım, herseyden önce insanlığım kaldıramamıştı. Hatta bu yüzden bır sure kıtaplardan uzak kalmış, insanlara da tiksintiyle bakmıştım... Kolları Bağlı Doğan’da benzer hisleri uyandırmakta; psikolojiyi yerle bir ediyor ve okurken çok acı çektiriyor! Bu nedenle okumanız konusunda ısrar edemeyeceğim, fakat yakın tarihimizde yaşananları anlayabilmenin yollarından biri de bu kitabı okumakla mümkün.


Okumak Harıka Bir Eylemdir!

Esra K.K.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder