18 Ocak 2017 Çarşamba

Stefan Zweig - KENDİ HAYATININ ŞİİRİNİ YAZANLAR



·         Casanova
·         Stendhal
·         Tolstoy


’O, Casanova, Tanrı şahittir, yaşamını kolaylaştıracak bir şey bulmuştur, mutluluğun bir kırıntısını, zevkinin bir zerresini, uykusunun bir saatini, neşesinin bir dakikasını sert ölümsüzlük tanrıçası için feda etmemiştir.’’
‘’Filozof olarak yaşadım.
Casanova’nın son sözleri.’’
‘’ Stendhal dışında belki de hiçbir sanatçı, bu cesur ve inanmış Ben’ci kadar kendi benini inatla, radikal ve fanatik bir biçimde yaşamamış ve onu bu kadar ustaca kendi-Ben’i olarak geliştirmemiştir.
‘’Neydim? Ne oldum? Söylemeye çok utanıyorum’’
Stendhal, Vie de Henry Brulard’’
‘’En çok bir maske takmak ve ismimi değiştirmek isterdim’’
Stendhal’in bir mektubundan.’’
‘’ Ona nasıl ulaştığı, insanın ulaştığı mükemmel ahlaki seviyeden daha önemlidir.’’
Tolstoy’un Yaşlılık Güncesinden.
Gerçeği bulmak ve sadece kendini değil, tüm insanlığı da kurtarmak için savaştı. Böyle bu sorumluluğu yüklenmesi onu bir kahraman, hatta hemen hemen bir aziz yaptı, bu uğurda ölmesi ise insan neslinin en insancılı’’


Casanova adı hep bize eğlence düşkünü, hovarda bir çapkını çağrıştırmıştır. Fellini’nin Casanovası’nı seyrettiyseniz bu fikirler pekişecektir. Elbette Fellini her zamanki absürt üslubunu kullanmıştı. Zweig ise farklı bir Casanova’yı anlatıyor bize. Elbette gönül maceralarını yadsımıyor ama o öncelikle her konudan her şeyden anlayan bir uzman(!) O dönemin Avrupa’sında krallar, prensler, soylular arasında pek revaçta olan yüzlerce bilgi tüccarından biriydi. Onu çağdaşı diğer düzenbazlardan ayıransa kendi hayatını yazmaya olan inanılmaz tutkusu. Tam on altı cilt!
Stendhal’ı Kırmızı ve Siyah ve Parma Manastırı romanlarıyla tanıyoruz daha çok. Ama o da en çok kendi hayatını kâğıda dökmüş. Askerlikten diplomatlığa, şehirden şehire savrulan, hayal kırıklıkları, bozgunlarla dolu bir ömrün dökümü. Yanlış anlaşılmasın. Mutlu olmamış pek. Ama yaşamak sanatını onlarca cilde aktarmış. Aşk konusunda pek yüzü gülmese de aşk üzerine bir deneme kitabı yazdığı gibi.
Tolstoy ise kendi hayatını bir ahlak kitabının sayfalarını çevirir gibi yaşadı. Ahlak anlayışını kitaplarına aktardı. Eşine sadık olmayan Anna Karenina’nın korkunç sonunu hatırlayın. Tolstoy sadece iyi bir örnek olmak istedi belki de. İyiyi, doğruyu, sadeliği yüceltti.  Ama Zweig’in bize aktardığına göre ne hazindir ki sonunda hem ailesiyle hem de takipçileriyle arası açılmıştı.

Onlar hep kendilerini anlattılar. Hep kendileriyle doluydular. Stefan Zweig kalemiyle bu kez bir anlamda kendilerinin şairi olan yazarlara dokunuyor. 


A. KOŞBAY

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder