·
Hölderlin
·
Kleist
·
Nietzsche
‘’ Yeni yüzyıl, on dokuzuncu
yüzyıl, çocuklarını sevmedi. Kor gibi yanan bir kuşak ortaya çıkmıştı oysa:
Ateşli ve cesurdular, rüzgârın estiği bütün yönlerden, aynı anda Avrupa’nın
gevşeyen büyük topraklarından yeni özgürlüğün tan kızıllığına doğru baskı
yapıyorlardı.’’
Kitabı okumadan önce Alman şairler Hölderlin ve Kleist’in adını hiç
duymadığımı itiraf etmeliyim. Nietzsche’nin ise ‘’Böyle Buyurdu Zerdüşt’’
kitabını okumuştum. Stefan Zweig’in sayesinde kendileriyle savaşan ve günümüzün
değer yargılarına göre yenilgiye uğrayan bu ateş gibi zihinlerin bizi allak
bullak eden yaşam öykülerine ulaşıyoruz. Yazar, onları toplumun idealize ettiği
bir edebiyat deviyle-Goethe ile-kıyaslıyor ve kitabın içine bir diğer kahraman
olarak Goethe’de dâhil oluyor. Evet, biliyorum. Bu kitap bir biyografi. Ama
Zweig, her zaman biyografisini yazdığı kişileri bir romanın kahramanı gibi
işlemiş, kanlı canlı karşımıza çıkarmış ve gerçek hayattan daha gerçek olan
satırlarda onları anlatmıştır bize.
Kendileriyle Savaşanlar; sonuna kadar kendi doğrularının arkasında duran
insanlar. Buraya kadar her şey normal. Ama onlar aynı zamanda sonuna kadar
kendi yanlışlarının da arkasında duran yanlışlarının peşinde koşan, bundan da
şikâyet etmeyen insanlar. Nietzsche:’’Yaşamayı bilmeyenleri seviyorum, isterse
batan olsunlar, zira onlar aşanlardır.’’ diyor.
Sürüklendikleri noktalarsa benzer: Akıl hastalığı, yalnızlık, intihar…
Belki de anlaşılamamaktı en
derindeki acının kaynağı onlar için.
Tıpkı bugün Fransız sanatının özgün isimlerinden kabul edilen ressam Séraphine ve heykeltıraş Camille Claudel gibi. Bu iki kadın sanatçı yaşamlarının büyük bir kısmını kapatıldıkları
akıl hastanesinde geçirdiler.
Hölderlin, Kleist, Nietzche ve
onlar gibi kendileriyle savaşan diğerleri… Sürüye katılmayı reddetmişlerdi ve
sürüden ayrıldıkları için de kurt onları kapıvermişti.
Zaferin
yüzlerce babası vardır. Yenilgiyse yetimdir. A. KOŞBAY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder