23 Ocak 2017 Pazartesi

Cesare Pavese - YAŞAMA UĞRAŞI






Günlükler(1935-1950)

Çevirmen: Cevat Çapan

’ Bir haksızlığa uğramanın acısı güçlendiren bir irkiltidir insan için-bir kış sabahı gibi.
Bu haksızlığı tattım ben, uğradığım haksızlığın, iyilik bilmezliğin daha büyük olmasını isterdim.
Hiçbir sakınma duymadan sevmek, karşılığı durmadan ödenen bir lükstür.
Artık sayıklamıyorum. Sanatım için yaşayarak kafa dirliğine kavuştum. Öte yandan ölümden korkar oldum, bedenimin bana bir oyun oynamasından ödüm kopuyor.
Elma ve armut ağaçlarının taçyaprakları rüzgârda uçuşuyor. Her yeri onlar kaplamış. Kelebekler gibi.
On sekiz ile otuz yaşın arasındaki yılların, boğuntuları, bağırmaları, aşkları nerede şimdi? Bugün yararlandığın ne varsa, o yıllarda biriktirmiştin. Ya şimdi? Şimdi ne yapacaksın? ‘’


Pek çok insan, hayatının belirli dönemlerinde, özellikle çocukluk ve ilk gençlikte günlük tutmuştur. Çocuksudur yazılanlar. Bir günün kısır dökümü gibidir çoğunlukla satırlardaki. Bir yazarın günlüklerini okumak ise bambaşka bir edebiyat deneyimi.  Bir de bu yazar Cesare Pavese ise.
Öfkeli, coşkulu, tutkulu ve depresif bir ruh halinde gidip geliyor satırlarında yazar. Hayal kırıklıklarını gizlemiyor. Ve git gide, yıllar ilerledikçe belirginleşen melankoli ve yalnızlıkla sarmalanıyor. Yazarın elinden tutmak ve onu içine düştüğü derin umutsuzluktan çekip çıkarmak istiyorsunuz. Ama yardım edemeyeceğinizi de biliyorsunuz çaresizlik içinde. Çünkü okuduğunuz her şey yaşandı ve bitti.
 Özel yaşamı ile ilgili epeyce ayrıntıya yer vermiş. Arkadaşlar, rakipler, edebi ve siyasi mücadeleler, sevgililer… Yayıncı, yayına hazırlarken mahrem bulduğu satırları özellikle sevgilileri ile ilgili bölümleri çıkarmış. İsimler titizlikle gizlenmiş. Bukowski’nin Kadınlar kitabında yayıncı aynı şeyi yapsaydı ortada kitap olmazdı. Şaka bir yana bu uygulamaya hak veriyorum tabii.
Pavese’nin kaleminden eleştirilerle dönemin İtalya’sı da epey nasibini alıyor. Kendi politik olarak aktif bir kişi olmasa da muhalif arkadaşlarının yaşadığı acılardan derinden etkileniyor. Duyarlı, idealist bir aydın olan Pavese savunduğu fikirlerini sansürlemeden kaleme alıyor.
Kendi edebiyat serüvenini de bir eleştirmenden ya da edebiyat tarihçisinden daha iyi değerlendirmiş. Elbette yüzde yüz objektif olmasını bekleyemeyiz ama sanatının muhasebesini de oldukça dürüst yapmış.
Pavese Türkiye’den hangi yazarlarla ruh ikizidir diye düşündüm günlüğünü okurken. Aklıma hemen iki isim geldi: Orhan Veli Kanık ve Tezer Özlü. Ülkeler keskin sınırlarla birbirinden ayrı olsa da insan olarak bizler o kadar da ayrı değiliz.
Ingmar Bergman’ın Sonbahar Sonatı filminde başkarakterin dediği bir replik sanki Cesare Pavese’nin ağzından çıkmış gibi:’’ Sanatımla sonsuza dek yaşayabilirim. Hayatımla değil’’


A. KOŞBAY

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder