Günlükler(1935-1950)
Çevirmen: Cevat Çapan
‘’ Bir haksızlığa uğramanın acısı güçlendiren bir irkiltidir insan
için-bir kış sabahı gibi.
Bu haksızlığı tattım ben,
uğradığım haksızlığın, iyilik bilmezliğin daha büyük olmasını isterdim.
Hiçbir sakınma duymadan
sevmek, karşılığı durmadan ödenen bir lükstür.
Artık sayıklamıyorum.
Sanatım için yaşayarak kafa dirliğine kavuştum. Öte yandan ölümden korkar
oldum, bedenimin bana bir oyun oynamasından ödüm kopuyor.
Elma ve armut ağaçlarının
taçyaprakları rüzgârda uçuşuyor. Her yeri onlar kaplamış. Kelebekler gibi.
On sekiz ile otuz yaşın
arasındaki yılların, boğuntuları, bağırmaları, aşkları nerede şimdi? Bugün
yararlandığın ne varsa, o yıllarda biriktirmiştin. Ya şimdi? Şimdi ne
yapacaksın? ‘’
Pek çok insan, hayatının belirli dönemlerinde, özellikle
çocukluk ve ilk gençlikte günlük tutmuştur. Çocuksudur yazılanlar. Bir günün
kısır dökümü gibidir çoğunlukla satırlardaki. Bir yazarın günlüklerini okumak
ise bambaşka bir edebiyat deneyimi. Bir de bu yazar Cesare Pavese ise.
Öfkeli, coşkulu, tutkulu ve depresif bir ruh halinde gidip
geliyor satırlarında yazar. Hayal kırıklıklarını gizlemiyor. Ve git gide,
yıllar ilerledikçe belirginleşen melankoli ve yalnızlıkla sarmalanıyor. Yazarın
elinden tutmak ve onu içine düştüğü derin umutsuzluktan çekip çıkarmak
istiyorsunuz. Ama yardım edemeyeceğinizi de biliyorsunuz çaresizlik içinde.
Çünkü okuduğunuz her şey yaşandı ve bitti.
Özel yaşamı ile ilgili epeyce ayrıntıya yer vermiş. Arkadaşlar,
rakipler, edebi ve siyasi mücadeleler, sevgililer… Yayıncı, yayına hazırlarken
mahrem bulduğu satırları özellikle sevgilileri ile ilgili bölümleri çıkarmış.
İsimler titizlikle gizlenmiş. Bukowski’nin Kadınlar kitabında yayıncı aynı şeyi
yapsaydı ortada kitap olmazdı. Şaka bir yana bu uygulamaya hak veriyorum tabii.
Pavese’nin kaleminden eleştirilerle dönemin İtalya’sı da epey
nasibini alıyor. Kendi politik olarak aktif bir kişi olmasa da muhalif
arkadaşlarının yaşadığı acılardan derinden etkileniyor. Duyarlı, idealist bir
aydın olan Pavese savunduğu fikirlerini sansürlemeden kaleme alıyor.
Kendi edebiyat serüvenini de bir eleştirmenden ya da edebiyat
tarihçisinden daha iyi değerlendirmiş. Elbette yüzde yüz objektif olmasını
bekleyemeyiz ama sanatının muhasebesini de oldukça dürüst yapmış.
Pavese Türkiye’den hangi yazarlarla ruh ikizidir diye düşündüm
günlüğünü okurken. Aklıma hemen iki isim geldi: Orhan Veli Kanık ve Tezer Özlü.
Ülkeler keskin sınırlarla birbirinden ayrı olsa da insan olarak bizler o kadar
da ayrı değiliz.
Ingmar Bergman’ın Sonbahar Sonatı
filminde başkarakterin dediği bir replik sanki Cesare Pavese’nin ağzından
çıkmış gibi:’’ Sanatımla sonsuza dek yaşayabilirim. Hayatımla değil’’
A. KOŞBAY
A. KOŞBAY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder