5 Ocak 2017 Perşembe

Orhan Veli - BÜTÜN ŞİİRLERİ




‘’ İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı;
   Önce hafiften bir rüzgâr esiyor;
   Yavaş yavaş sallanıyor
   Yapraklar, ağaçlarda;
  Uzaklarda çok uzaklarda,
  Sucuların hiç durmayan çıngırakları;
  İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı’’
…..

Ağlasa sesini mısralarında duyabileceğimiz, İstanbul’u gözleri kapalı dinleyen, nasırından mustarip bir garip Süleyman Efendiyi şiirine buyur eden, cebi delik, cepkeni delik bir garip şair: Orhan Veli.
Ondan önce Türk şiiri daha kibirliydi. Öyle her şey şiirin konusu olamazdı. Gündelik hayatın şiirde ne işi vardı? Şiirin bir saygınlığı vardı canım. Süleyman efendinin nasırı niye ilgilendirsin insanları? Mantıksızlıklara, salt hayal gücüne yer yoktu. Hiç insan rakı şişesinde balık olabilir miydi? Hem neredeydi ölçü, uyak, düzen? Konuşur gibi halkın dilinden şiir yazılır mıydı? Ya imgeler efendim imgeler neredeydi şiiri şiir yapan. Bir garip, bir tuhaf şiirdi bu. Şiir bile değildi birçoklarına göre. Ama edebiyat; sadece edebiyat tarihçilerinin, eleştirmenlerin, çokbilmiş üstat yazar ve şairlerin yargılarına göre şekillenmez. Sadık okurlarının inadı taşır geleceğe Orhan Veli’yi. Dün okuyorlardı onu. Bugün okuyoruz. Yarın da okuyacaklar.
Ben en çok İstanbul’u Orhan Veli’nin şiirleriyle sevdim. Şiirlerini okuduğunuzda insanı seviyorsunuz yeniden, denizi seviyorsunuz yeniden, umut ediyorsunuz yeniden, yaşamayı seviyorsunuz yeniden.

Edebiyatımızda Sait Faik’in kan kardeşi Orhan Veli, genç yaşında göçüp gitmeseydi belki de sadece şair olarak değil bir öykücü olarak da damga vuracaktı edebiyatımıza. Ama bir garip memlekette bir garip şair, belediyenin açık unuttuğu çukura düşerek ayrıldı o çok sevdiği dünyadan.

A.Koşbay

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder