‘’ Muhallebi
çocukları ülkesinde mi büyüdüm? Belki, ama buradaki asıl mesele, şiddetin
farklı toplumlarda ifade ediliş biçimleri arasında büyük farklılık olması. En
çok neye değer veririz: Uyuma mı rekabete mi? İnsan türünün sorunu budur. Bütün
bunların içinde bir yerlerde gerçek insan doğası barınıyor ama öyle farklı
yönlere esnetilmiş ki doğal olarak rekabetçi miyiz, yoksa doğal olarak cemiyet
kurucu muyuz söylemek zor. Aslında her ikisiyiz ama her toplum kendi dengesini
kuruyor. Amerika’da’ ’gıcırdayan tekere yağ sürülür’’. Japonya’da ‘’gevşeyen
çivi çakılır’’.
İnsan
melek mi, şeytan mı? Savaşan mı barışan mı? Çatışan mı, uzlaşan mı? Bu
soruların yanıtını primatolog Frans De Waal doğadaki yakın akrabalarımız
şempanzeler ve bonobolar üzerinden arıyor.
Kanımızdaki
iktidar hırsından, cinselliğe, şiddete ve iyi ahlaka kadar evrim bize neler
söylüyor? Yıllarca insanın şiddet eğiliminin doğasının ayrılmaz bir parçası
olduğu, eğitim ve kültür ile şiddetin önlenebileceği söylendi. Ancak şiddet ne
kadar doğal bir olgu? Hayvanlar vahşidir. Biz insanlar ehlileştik demek ne
kadar doğru? Bu kitap işte bu klişelere karşı çıkıyor.
Kitabı
okuduktan sonra şempanzelerin şeytan huylu, bonoboların da melek huylu
akrabalarımız olduğunu düşünüyorum. Bonobolar biraz hippilere benziyorlar
yazarın deyimiyle. Bonobolar doğanın belki de tek feminist, dişi egemen toplumu
aynı zamanda. Bonoboların diğer hayvan topluluklarından daha barışçıl
yaşadıklarını okuduğumda acaba insanlığın yönetiminde kadınlar egemen olsaydı
bizim dünyamız nasıl olurdu diye düşünmekten de kendimi alamadım.
A. KOŞBAY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder