‘’Don Quijote
hem beyaz ay şövalyesinin kurumuna, hem de düellonun sebebine şaşırmıştı; ağır ve haşin bir edayla cevap verdi:
‘’Ey, kahramanlıkları şu ana kadar kulağıma
gelmemiş olan Beyaz Ay Şövalyesi, soylu Dulciena’yı hiç görmemiş olduğunuza
yemin edebilirim; çünkü eğer görmüş olsaydınız, biliyorum ki böyle bir işe girişmekten
kaçınırdınız; zira onu görmekle, güzelliğiyle kıyaslanabilecek bir güzellik
olmadığını, olamayacağını kavramış olurdunuz. Bu sebeple, size yalan
söylediğinizi değil,yanıldığınızı ifade ederek, saydığınız şartlarla düello
yapmayı kabul ediyorum; hem de belirlemiş olduğunuz günü geçmesin diye derhal.
Sadece sizin kahramanlıklarınızın şöhretinin bana geçmesi şartını kabul
etmiyorum; çünkü ne gibi kahramanlıklar olduklarını bilmiyorum; bana kendi
kahramanlıklarım, nasıl olurlarsa olsunlar yetiyor.’’
Don Quijote; kahramanının yel değirmenlerini canavar devler
zannederek onlara saldırmasından ibaret değil yalnız. Kitap idealizm(Don
Quijote) ile oportünizm yani fırsatçılık(Sancho Panza) arasındaki karşıtlık
temelinde okunabilir. Tabii Don Quijote’un ideallerinin mantıklı olduğunu
söyleyemem. Ancak dünyadaki her düşünce, inanç ya da ideolojinin de mantıklı
olduğunu iddia edemeyiz.
Kahramanımızın sıradan köylü kızı Dulciena’ya olan naif aşkı
ise aşk ile ilgili evrensel bir gerçeği ortaya koyuyor: Aşkın gözü kördür.
Ve tabii ki bir yol hikâyesi Don Quijote. Köylüler, çobanlar,
öğrenciler, eğlence peşinde koşan asilzadeler, haydutlar, forsalar, kavuşamayan
âşıklar, şövalyeler(!) ve bin bir çeşit insanla bir çağın tanıklığı… Ama o çağı
da aşarak her çağdan insanlığın tanıklığı…
Sizi; bir Don Kişotluk yaparak bu 886 sayfalık modern romanın
başlangıcı olan kitabı okumaya davet ediyorum.
A. Koşbay
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder