16 Şubat 2017 Perşembe

Latife Tekin - SEVGİLİ ARSIZ ÖLÜM




’Atiye ikide bir Dirmit’in başına dikildi. Kulağına eğildi, ’Oku, başını kurtar, kimseden hayır yok bilesin, ’dedi. Zihnini dağıtmaması, kafasını dersine vermesi için ona türlü akıllar verdi. Dirmit’i evin içinde olup biten her şeye kulağını tıkaması için tembihledi. Dirmit,  Seyit’in cam gibi gözlerini tavana dikip inlemesine, Mahmut’un ıslığına, Huvat’ın nağmeli nağmeli bir alçalıp bir yükselen sesine, Nuğber’in işlediği çeyizleri kat kat açıp içini çekmesine, Zekiye’nin kendi kendine konuşup durmasına, Atiye’nin tespih elinde sohurdanmasına kulağını tıkadı. O yıl da okuldan övgülü, mühürlü kâğıtlar getirdi. Bir sınıf daha atlayıp eve geldi.’’

Kır, kent çatışması, göç ve göçten sonra tutunma edebiyatımızda ve sinemamızda sıklıkla işlenmiştir. Edebiyatımızda göç üzerine en özgün anlatılardan biri de hiç kuşkusuz Latife Tekin’in Sevgili Arsız Ölümü.
Latife Tekin, bir nevi bir masalcı teyze. Bu toprakların bin yıllık masal geleneğinden, efsanelerinden beslenerek, Anadolu halk bilgeliğinin parıltılarını yansıtıyor romanına. Yer yer Güney Amerika edebiyatının damgası olan büyülü gerçekçilik akımından da beslendiğini düşünüyorum. Gabriel Garcia Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlığını okuduysanız, Sevgili Arsız Ölüm de benzer bir etki bırakacaktır üzerinizde.
Son derece akıcı bir anlatım var kitapta. Kitap ne zaman başladı ne zaman bitti farkına varmıyorsunuz. Okurken belli belirsiz bir tebessüm hiç eksik olmuyor yüzünüzde. Adında ölüm geçen bir kitabı okurken bu tuhaf görünebilir. Ama evin direği Atiye’nin, kitap boyunca bir yandan ölümle köşe kapmaca oynaması, bir yandan da kalabalık ailesini toparlama, büyük şehirde tutunma çabası hem hüzünlendiriyor hem de gülümsetiyor sizi. 

Ölüm şimdiye kadar pek çok şekilde tanımlanmıştır yazarlar, şairler, filozoflar tarafından. Ama Latife Tekin’e kadar hiç kimse ölüme arsız demeye cüret edememişti. Bu meydan okumaya kitabı okuyarak siz de katılabilirsiniz.


A. KOŞBAY

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder